27 Ocak 2011 Perşembe

BEKLENTİSİZ SEVİN !

.

Yani "Bugün telefon etmedi" demeden, "Şu an nerede acaba?" d...iye kendi kendiniz...i yemeden, "Yaş günümü hatırlayacak mı acaba?" diye bir beklenti içine girmeden... Sevdiniz mi hiç? Onun, size ait olmadığını kabul edip,onu özgür yaşamı ile sevmeyi denediniz mi? Yanındaki erkek arkadaşına aldırmamayı öğrenip ama aldırm...ıyormuş gibi yapmadan, gerçekten aldırmadan, "Bitecekse biter , bunu ben değiştiremem, beni sevmeyi bırakmasını değiştiremeyeceğim gibi" diye düşünüp. Onu yersiz kıskançlıklara boğmaktan ve kendinizi yıpratmaktan vazgeçebildiniz mi hiç? Hiç beklemeden çalan bir kapıda, onu karşınız da görmek ne güzeldir bilir misiniz?



Beklemediğiniz bir anda hediye almak en sevdiğinizden... Ve beklemeden gelen bir "seni seviyorum" mesajının tadına varabildiniz mi hiç? Siz istediginiz için degil, o istiyor diye yapildi mi tüm bunlar? Ve beklentisiz sevmenin tadina bakabildiniz mi hiç? "Bugün beni hatirlamadi" yerine "Hiç beklemiyordum, senin gelecegini" diyebilmek ne güzeldir oysa... Onu bogmadan, kendinizi bogmadan sevebilmek ne güzeldir... Sahiplenme duygusundan uzak, sevmenin, sevilmenin tadina varabildiniz mi hiç? Yapilmamis davranislar, söylenmemis sevgi sözcükleri ile kendi kendinizi ask çikmazinda kaybedeceginize, Hiç beklenmeyen bir demet çiçekle mutlu oldunuz mu? Beklentisiz sevin... Ben, beklentisiz seviyorum... "Niye aranmadim" diye düsünüp kendini kendinizi yiyeceginize, hiç beklenmedik bir "Seni özledim" mesaji ile aski yakalayin.. Beklentisiz sevin... Ben, beklentisiz seviyorum... O, sizin sevgiliniz oldugu için degil. Ona tapulu maliniz gibi, çantaniz, arabaniz gibi davranma hakkiniz oldugunu düsünmeden. Onu sevdiginiz, onun da sizi sevdigi için sevin... Sevgiye karisan "beklenti" denen illeti hemen silin askin ak sayfalarindan... Göreceksiniz ki, o zaman ask, baska bir güzel... Göreceksiniz ki, o zaman sevgili, daha bir romantik... Göreceksiniz ki, o zaman sevmek ve sevilmenin damaklarda biraktigi tat, yillanmis sarap gibi, beklenti zehrine karismadan bir baska döndürüyor insanin basini... Ben, beklentisiz seviyorum... Onun nerede oldugunu merak etmiyorum... "Beni bugün neden aramadi" diye geçirmiyorum içimden, aramadigi zamanlarda... Gelecege dair hayallerim de yok zaten... Ben, sevgiyi yasiyorum... Onun yanimda oldugu anlar o kadar degerli, o kadar kiymetli ki...

Gerçeklesmemis ve gerçeklesmeyecek beklentilerle mahvetmiyoruz o anlari... Beklentisiz seviyoruz... Sevdigimiz için seviyoruz... Hayalsiz, geleceksiz, beklentisiz... Anlik seviyoruz... Deneyin... Beklentisiz, sevmeyi deneyin bir gün... Beklentilerle bogdugunuz asklariniza aciyacaksiniz...


CAN DÜNDAR

24 Aralık 2010 Cuma

HAYALLERLE YAŞA TADINA VARACAKSIN

Sabah sabah düşündüğüm şeye bak yafff.Hele birde bu sabah bir kış sabahı olursa biraz tuhaf kaçıyor ama napalım düşüncelere gem vurulmuyorki.
Açmışım gözümü bir durakta.Aaaa oda ne durak değil burası cennet tepesi.Of of of şöööyle bakıyorum tepeden ayvalığa.Harika ya.O deniz kokusu taaa buralara kadar geliyor.Muhteşem bir güzellikle karşı karşıyayım.
 Uzunca bir süre izledikten sonra manzarayı karnımın acıktığını farkediyorum hemen ayvalığa geçiyorum.Hiç yemeden gidilirmi???Tabiki ayvalık tostu.Ayrı bir tat ayrı bir lezzet. Bir tane daha bir tane daha derkennn bri beni tutsun canım durduramıyorum kendimi...Yedikçe daha çok yemek istiyorum En iyisi biraz dolaşıp midedekileri eritmek diyorum ve başlıyorum sokaklarda gezinmeye.

Kendine ait eşsiz güzelliğiyle ayvalık sokaklarında cirit atarken cumbalı evlerin güzelliği sokakların sadeliği eski yapıların bolluğuyla bu şehir beni çok etkiliyor.Sahil şeridinde balıkçılarla sohbet etmek güzel olacak sanırım diyede aklımdan geçiriyorum bu arada.







Buraya kadar gelmişken cunda adasını,şeytan sofrasını görmeden olurmu hiçççç.
Cunda adası sakin,sessiz, yerli halkı ve çevresindeki eldeğmemiş eşsiz güzellikteki adalaryla huzur veren bir ortama çağırıyor insanı.
   Şeytan sofrasındaysa günbatımı bir başka ahengle dans ediyor.İzlerken nefesinizi tutmalısınız.
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                               Akşamda olmak üzere karnımda zil çalıyor.Terasa çıkıp güneşin batışını ,denizi,güneşten denize vuan kızıllığı seyredip mangalda közlenen etleri yemeside (hımmmm kokusu bile harika ya)nasıl bir lezzettir anlatamam....


       Bu kadar gezinti yeter birazda alışveriş yapalım dimi.
       Hoooop atladık izmire .Para çokya alışveriş zamanı.
       Kemeraltının tarihi sokaklarında gezerken aldığım hazzı bilemezsiniz.

       Şimdimi?
        Alışveriş yaptık ya hopppp çeşmenin sımsıcak kumu bizi bekliyor.Denizinde istediğiniz kadar yüzebilirsiniz.Çünkü derinlik nedir bilmez
                                                                                                   

 İnci tanesi gibi kumlar masmaviiiii sular sörf yapanlar taşdan yapılmış binalardaki gösterişli eğlence yerleri cafeler, barlar, hepsi bir başka dünya harikasıdır.Alaçatı, ılıca,çeşme limanı insanın içini kıpır kığır hoplatırken kendinizi gençlik iksiri içmiş gibi hissederseniz şaşırmayın.

 



 Sanırım çeşmede çok eğlendik.Aslında levent yüksel'in dediği gibi
                   -   beni bırakın beni bırakın beni bırakın bu caddelerde-
demek isterdim amab....Daha göürülecek gezilecek keşfedilecek çok yer varrrr..
Tıngırdaya tıngırdaya yola devam etmek isterken oda ne ssat 8,25.Ve ben henüz hazırlanmadım bile.
Eyvahhh geç kaldım galiba.Birazdan ne ayvalık tostunu ne çeşmenin kumunu nede kemeraltının alışveriş zevkini hayal edebilecek akıl olmayacak bende.
Çünkü işten kovulucammm...
Of ya bu güzelliklerden sıyrılıp işe gidilirmi hiç?

                                                                                                       

NE VAKTİM NE NAKTİM VARRR...

Ceketimi alıp çıkasım var şurdan.Şöyle mağazaları karış karış gezesim bol bol alışveriş yapasım var.Kıyafetlerini birini giyip birini çıkarasım bu aradada aynanın karşısında avazım çıktığı kadar bağırarak dans edesim var.Hatta o kadar çok bağırarak şarkı söylemeliyim ki mağazaların camları yere inmeli.Ellerimi doldurmalıyım paketlerle,süslü hediyelik çantalarla.İçleri sadece ayakkabı ,etek, elbise,çizme,pantolon,ceket olmalı.Sonra çeşit çeşit boyalar almalıyım rujlar, farlar, gözkalemleri.Sürüp sürüştürmeliyim.Altını üstüne getirmeliyim alışveriş merkezlerinin.
Ayaklarımın altı şişmeli yorgunluktan,açlıktan başım dönmeli.Oturmalıyım cafelere bol bol atıştırmalıyım.Patlayana kadar,karnım şişene kadar tıkınmalıyım.
Bunları yapmak o kadar zevk verecekki dünya benim için tersinden dönecek.
Şişşt uyan kızım uyan hala iştesin ve cebinde hiç paran yokkkk.İnanmıyorsan boşalt ceplerini.
Offf çektim kendi kendime çünkü bunları yapmak için
Ne naktim
Ne vaktim
Nede fırsatım varrrrrrrrrrr...

BUGÜN

O kadar çok sıkıştımki
anlatamam.Ama wc ye
çıkamıyorum
çünkü hala kahrolası
işyerindeyimmmmmmm.

17 Aralık 2010 Cuma

VAZGEÇTİM...

Yine sıkıcı birgün ,yine sıkıcı bir hava.
Ve ben yine sıkıcı işime gidebilmek için sabahın ayazında kalktım yataktan.Soğuk puslu havayı görünce geri dönüp yatmak istedim.Olmadı.
Düştüm yollara,geldim buraya.Şimdi...
Şimdimi??Oturmuş bekliyorum yelkovanla akrebin saatin 18,30 u göstermesini.
Zaman durmuş gibi. Ne akrep yelkovanı nede yelkovan akrebi kovalamıyor sanki.
Bir of çektim ama içimden sanki kimse duymasın  der gibi.
Akşam olurmu diye düşünürken daha burada geçecek kaç gündüzlerim olacak saymak istedim.
Vazgeçtim...